Lonestar, bir veri depolama ve dayanıklılık şirketi, ile yarı iletken ve depolama firması Phison, Ay’a gitmek üzere SpaceX Falcon 9 roketiyle bir veri merkezi altyapısı fırlattı. Phison’un Pascari SSD’lerini içeren ve Lonestar’ın müşterilerinin verileriyle önceden yüklenmiş olan bu girişim, Ay’daki ilk veri merkezinin başlangıcını işaret ediyor. Şirketler, bu altyapıyı gelecekte genişleterek sonunda bir petabayt depolama kapasitesine ulaşmayı planlıyor.
Lonestar’ın kurucusu ve CEO’su Chris Stott, Dünya dışında bir veri merkezi oluşturma fikrini 2018’de, veri depolama talebindeki mevcut yapay zeka odaklı artıştan yıllar önce geliştirdi. Bu fikrin arkasındaki motivasyon, kritik veriler için güvenli, iklimden etkilenmeyen ve siber saldırılara karşı korunaklı bir çözüm sağlamaktı. Stott, verinin önemini vurgulayarak, onun petrolden bile daha değerli olduğunu belirtti.
Phison, NASA’nın Perseverance Rover misyonu da dahil olmak üzere uzay görevleri için depolama çözümleri sağlama konusundaki deneyimi nedeniyle doğal bir ortak oldu. Şirketin Imagine Plus tasarım hizmeti, Lonestar’ın ihtiyaçlarına özel SSD’ler geliştirmesine olanak tanıdı. Phison’un başkanı Michael Wu, bu iş birliği konusunda büyük heyecan duyduklarını belirterek, uzayda bakımın neredeyse imkânsız olması nedeniyle teknolojinin güvenilirliğini sağlamak için titiz bir test süreci yürüttüklerini ifade etti.
Çarşamba günü gerçekleştirilen fırlatma, afet kurtarma çözümleri geliştiren çeşitli hükümetlerin veri setlerini, yapay zeka modellerini test eden bir uzay ajansını ve hatta Imagine Dragons’un Starfield uzay oyunu film müziğine ait bir müzik videosunu içeriyordu. Bu görev, teknolojinin hazır olduğunu doğrulayan 2024 başındaki başarılı test fırlatmasını takip ediyor.
Yapay zeka odaklı depolama talebi arttıkça, diğer şirketler de uzay tabanlı veri merkezlerini araştırıyor. Ancak Lonestar, bu alanda öncü konumunu koruyarak, 2027 ile 2030 yılları arasında altı ek veri depolama uydusunu fırlatmak için uydu üreticisi Sidus Space ile ortaklık kurmayı planlıyor. Stott, görevin yeteneklerini geçmiş uzay programlarıyla karşılaştırarak, Apollo döneminin yalnızca kilobayt seviyesindeki belleklerinden günümüzün gigabayt RAM ve terabayt depolama kapasitesine uzanan büyük sıçramayı vurguladı.